Written by 10:59 Allgemein

„UNIVEG – Firma weg!“

AYSEL TOKTAŞ
SONGÜL KAYA-KARADAĞ

Michael yaklaşık 9 yıldır Duisburg´daki bir işyerinde Metro, REWE ve REAL gibi büyük firmalara giden yiyecek malzemelerinin hazırlanmasında ve paketlenmesinde çalışıyor. Çalıştığı işyeri defalarca isim değiştirmiş. Şu andaki ismi “Univeg Duisburg Servis GmbH“. Firma bu ismi aldığında Michael biraz eleştirel ve hatta öngörülü olarak daha o zaman “Univeg – Firma weg!“ diye bir şey söylemiş. Gülerek Almanca göndermedeki kafiyeden bahsediyor. “ Ama bu söylediğimin bugün gerçekleşmiş olması hepimiz için çok üzücü tabii” diye de ekliyor.
Duisburg´un  kuzeyindeki Bayburt Derneği´nin lokalindeyiz. Yaklaşık 10 işçi söyleşiye katılmak için gelmiş. Hepsinin işyeriyle ilgili anlatacak o kadar çok şeyi var ki… 27 Nisan 2010 yaşamlarını alt üst eden bir toplantıyla başlamış. Ne olduğunu anlamadan ilk kez toplu halde işten çıkarılacaklarını duymuşlar. Lothar Erston, Univeg firmasının sahibi, bir toplantı yaparak işçilere REWE ve REAL´in de üstünde bulunan METRO firmasının 31 Ekim’den itibaren kendilerine iş vermeyeceğini ve bundan dolayı işyerini kapatmak zorunda olduklarını açıklamış.
Murat Pehlivan işyeri işçi temsilcisi. Bu işyerindeki hak arama mücadelesinde aktif olarak yer almış, sendika seminerlerine katılarak kendini işçi hakları konusunda geliştirmiş bir işçi. “Ilk toplantıda sendika genel sekreteri Martin Petik´in söyledikleri ilginçti. Ver.di sendikasının bizi destekleyeceğini ve haklarımız için mücadele edeceklerini açıkladı. Gerektiğinde oturma eylemi yapılacağını söyledi. Onun bu tutumu bize başta güven verdi. Çünkü işveren bize çok düşük rakamlarla bir sosyal plan açıklaması yapmıştı. Bizse bu sosyal plandan ziyade işimiz için mücadele etmek istiyorduk ve sendikanın arkamızda olacağını sanıyorduk.”diyor.
Ancak sendika daha sonraki gelişmelerde yönünü işveren tarafına çevirmiş. Sendika sekreteri Martin Pitek işverenin zor durumda olduğunu, işyerinin kapatılacağını ve bu yüzden sosyal planın biraz iyileştirilmesi için çaba vermek gerektiğini açıklamış. Murat Pehlivan bu hayal kırıklığını “Bizim hatamız sendikaya güvenmek oldu. Sendikanın oyununa geldik.“ diye açıklıyor.
“YÜZDE 35 Mİ YÜZDE 40 MI?“
Çoğunluğu Türkiyeli olmak üzere yaklaşık 200 işçinin çalıştığı firmada bütün işçilere çıkış verilecek. 2011 yılının ikinci ayına kadar işyerinin kapatılması planlanıyor. Bu süreçte çalışanların hepsi sosyal plan adı altındaki bir uygulamayla yaşlarına, çalışma sürelerine, çocuklarının sayısına ve engelli olup olmamama durumlarına göre belirli bir tazminat alacaklar. Bu tazminat miktarı en son maaşlarının yüzde 35´i olarak hesaplanıyor. Yıllardır çalışıp emek verdikleri işlerinden böylesi komik bir teklifle çıkarılmaları işçileri haklı olarak öfkelendiriyor. Bu teklifle yaşamlarını kuramayacaklarını bildikleri için de işçiler sendikaya rağmen kendi aralarında örgütlenmeye başlamışlar.
İşyeri işçi temsilcileri toplantılarına katılan Murat Pehlivan orada işçilerden yana tutum almaları gereken temsilcilerin de kendi çıkarları için bu işverenin komik teklifine “evet“ dediklerini belirtiyor. Özellikle işyeri işçi temsilcileri başkanı Andree Pippel´in ve sendika avukatının bu sosyal planın hayata geçirilebilmesi için işçileri kandırmaya çalıştıklarını söylüyor. “Bize sürekli kasada yeterli para olmadığını söyleyip duruyorlardı. Biz de bu hesapları görmek istedik. Gösterilen hesaplar nedense sürekli birbiriyle çelişiyordu. Bu tutarsızlık yüzünden bir ekonomistin bu hesapları kontrol etmesini talep ettik. Yine sendikanın bulduğu bir yetkili durumun bize söylendiği gibi olmadığını ortaya çıkardı. Bunun üzerine çalışanlar arasındaki huzursuzluk artınca 85 kişi olarak avukata başvurduk. Işten çıkarılmak istemiyoruz. Ama eğer işten çıkaracaklarsa da hakkımız olanı vermeleri gerekir.“ diye ekliyor.
7 Haziranda yapılan bir toplantıda yüzde 35´lik sosyal plan uygulamasını kabul etmedikleri için yaklaşık bir buçuk saat sendika sekreteri ve işyeri işçi temsilcisi başkanı tarafından ikna edilmek istenen Murat Pehlivan, bunun neredeyse psikolojik bir baskı gibi uygulandığını açıklıyor. “En sonunda dayanamayıp iki elimi birleştirdim. Bu şartları ne kendi ne de işçi arkadaşlarım adına kabul etmeyeceğimi, isterlerse ellerimi kelepçeleyebileceklerini söyledim. Toplantı öyle sona erdi.“
24 Haziran’da yapılan ikinci bir toplantıda bu kez “yüzde 40’lık sosyal plan uygulaması“ dayatılmış. O zaman da Murat Pehlivan sendika sekreteri toplantıda hazır bulunmadığı ve ekonomik denetleme raporu sonuçlarının getirilmemesi gerekçesiyle anlaşmayı reddetmiş. Ertesi gün yeniden bir toplantı yapılarak bu konuda direnen işyeri temsilcileri yüzde 40 teklifini imzalamaya mecbur bırakılmışlar.
ÇALIŞANLAR MÜCADELE ETMEK İSTİYOR
Univeg Duisburg Servis GmbH çalışanları uzun zamandır kadrolu olarak çalışıyorlar. Ancak işlerini kaybetmelerinin sebebi olarak dışardaki taşeron firma uygulamasını görüyorlar. Ahmet Yaşar Gülücü de orada çalışan bir işyeri işçi temsilcisi. “Herbirimizde iş hastalıkları baş gösterdi. Belimizde, kollarımızda boynumuzda ağrılar var. Taşıdığımız kasalar 5 ila 25 kilo arasında değişiyor. Büyük firmaların siparişlerini hazırlıyoruz. Bizlerden belirli bir tempoyla çalışmamız isteniyor, yani belirli bir limit konuluyor. Bu da tabi ki onların çıkarına göre değişiyor. Biz artık işin tekniğini öğrendik. Kısa sürede en çok nasıl kasa hazırlanır biliyoruz. Ama bunu öğrenene kadar sağlığımız da bozuldu. Şimdi bu işleri daha genç ve sağlıklı, iş ve sosyal güvenceleri olmayan, daha ucuza çalışacak  taşeron işçilere yaptırmak istiyorlar. Aslında bu METRO, REAL ve REWE gibi firmalardaki hizmetin kalitesini de düşürebilir. Ama bunlar daha çok kar etmek için bizleri işten çıkarmayı göze alıyorlar.“ diyor.
Ismail Kaya da 1995´den beri aynı firmada çalışıyor. Ağır çalışma koşullarından dolayı bel fıtığı var. 39 yaşındaki üç çocuk babası Kaya’ya işsiz kaldığında ne yapacağını sorduğumuzda, yapacak bir şeyi olmadığını söylüyor. Ona göre tek çare işi için mücadele etmek. Yaşar Kurt çıkışlar gündeme geldiğinden beri stres içinde olduğunu, ailesinin de bundan etkilendiğini belirtiyor. “Daha önce ben ‚Thyssen kapanır ama bizim işyerimiz kapanmaz!’ diyordum. Çünkü işimiz yiyecek malzemesi üzerine. Her zaman gereken bir şey. Şimdi bu durum olunca şok oldum. Gelecek kaygımız var tabii. İş bulabilecek miyim? Bulacağım iş nasıl olur? Kadrolu iş bulmak bu zamanda çok zor. Biz bir meslek öğrenmedik, Almancamız da yok. Yani kalifiye değilsin. Yaşımız da meslek öğrenmeye uygun değil. Öte yandan bir ailemiz var. Her şey çok kötü olacak.”  diyerek çıkışlardan nasıl etkilendiğini dile getiriyor. Aydoğan Söğüt de üç çocuk babası. Çocuklarının bile bu durumu fark ettiklerini ve okulda konsantrasyon sorunu yaşadıklarını anlatıyor. Kemali Sarı eşinden ayrılmış ama çocuklarının maddi sorumluluğu hala kendisinin üzerinde. Çıkışlardan dolayı kendi özel durumu yüzünden diğer arkadaşlarına göre daha zor durumda kalacağından korkuyor. Kamil Doğan da kızının durumdan çok etkilendiğini hatta öğretmenin kendisiyle konuşarak bir sorun olup olmadığını öğrenmek istediğini belirtiyor. Mahir Dağdeviren ve Hayrettin Çiçek neredeyse 20 yıldır bu firmaya emek vermişler. İkisi de 50 yaşın üzerinde. Mahir Dağdeviren “Aylarca eve bile gitmeden orada çalıştığımı biliyorum. İşler çok olduğunda bizden rica ediyorlardı, biz de kalıp çalışıyorduk. Şimdi iş kalmadı diye bizi gönderiyorlar. Hem de böyle bir teklifle. Anlaşılır gibi değil.” diyor. Hayrettin Çiçek iki arkadaşlarının felç geçirerek öldüklerine dikkat çekiyor. “Ben muz bölümünde çalışıyorum. Orada muzlar sararsın diye gaz veriyorlar. Fiziksel olarak yorucu değil ama, oradan yediğimiz gaz bizi hasta ediyor. Belki alıştık gibi. Gene de zamanla o gazın zararı olmadığını nereden bileceksin!?”
EYLEMLER DEVAM EDECEK
Murat Pehlivan mücadelede karalı olduklarını ama bu ciddi anlamda ilk deneyimleri olduğu için tam olarak ne yapacaklarını bilmediklerini söylüyor. İşyeri işçi temsilcisi olarak Büyükşehir Belediye Başkanı Adolf Sauerland ile bir görüşme yapmış, Belediye Başkan Yardımcısı Erkan Kocalar ile sendikanın tutumu hakkında konuşmuş. Belediyenin de desteğiyle tarafsız bir ekonomistin hesapları yeniden incelemesini talep etmişler. Ancak bu yuvarlak masa toplantılarının yanısıra, Eylül ayından itibaren de işlerinin ellerinden alınmasına karşı yürüyüş düzenleyeceklerini belirtiyor.
Hakları için mücadele eden arkadaşlarına ve Düsseldorf havaalanında çalışan Klüh işçilerine  desteklerinden dolayı teşekkür ediyor.
Michael oradaki tek Alman işçi. Diğer Alman işçilerin mücadele etmekten yana olmadıklarını ve bir Alman olarak bundan rahatsız olduğunu söylüyor. İmza topladıklarında imza atmaktan bile çekinen işçilerin zaten çıkış aldıklarını, korkacakları bir şey olmadığına değiniyor. Michael daha önce de işyeri kapanmasından dolayı işsiz kalmış. İş ve işçi bulma kurumundan yardım almak istemiyor. Ama onların dayattığı gibi taşeron firmalarda çalışmak da istemiyor. 8 çocuklu bir işçi ailesinden gelen Michael, bir meslek öğrenme imkanı olmadığı için bu tür küçük işletmelerde iş bulabilmiş. Ancak Duisburg´daki bu iş alanları da tek tek kapatılıyor ya da kapatılmış gibi isim değiştirerek işçi çıkarıyor.

Close